25 Aralık 2016 Pazar

Yönetmelik

Tanımlar
Madde 4 - Bu Yönetmelikte geçen;
Bakanlık: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nı,
Genel Müdürlük: Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü‘nü,
Araştırma Enstitüsü: Zirai Mücadele Araştırma Enstitüleri ve yasal olarak bunlara benzer görevleri yapan diğer araştırma enstitülerini,
İl ve İlçe Tarım Müdürlüğü: Bakanlığın İl ve İlçelerdeki Müdürlüklerini,  
Gerçek, Tüzel Kişi ve Kuruluşlar: Reçete yazacak resmi veya özel kişileri, kanunen tüzel kişiliğe haiz kuruluşları,            
Aktif Madde: Bitki koruma ürünleri içinde bulunan biyolojik etki yapan maddeyi,
Bitki: Her türlü bitkilerle bunların tohum, fide, fidan, çelik, aşı kalemi, aşı gözü, yumru, kök, soğan, meyve, çiçek, yaprak, doku ve diğer parçalarını,
Bitki Koruma Ürünü: Tüm zararlı organizmalara karşı bitkileri ve bitkisel ürünleri korumak veya bu tür organizmaların etkilerini engellemek, besin maddesi dışında bitkilerin yaşam fonksiyonlarını etkilemek (büyüme düzenleyicileri gibi), istenmeyen bitki veya bitki kısımlarını yok etmek, istenmeyen bitki gelişimini kontrol etmek veya önlemek amaçları çerçevesinde, bir veya daha fazla aktif madde içeren bir formülasyon halinde kullanıcıya sunulan, aktif madde ve preparatları,
Formülasyon: Aktif madde ile birlikte inaktif yardımcı ve dolgu maddelerinin ilavesi ile uygulanabilir hale getirilmiş karışımı,
Bitki Koruma Ürünü Reçetesi: Madde 6‘da belirtilen kişiler tarafından yazılan; bitki koruma ürününün ismi, dozu ve miktarı ile gerektiğinde uygulamaya hazırlama ve kullanım şeklini belirten, tarihli ve imzalı belgeyi,
Zirai Mücadele Aleti: Zirai mücadelede bitki koruma ürünlerinin uygulanmasında kullanılan her türlü alet, makine ve ekipmanın ( zorunlu durumlarda uçak ve helikopterlerin ) ilaçlama sistemlerini İfade eder.


MEYVECİLİKTE ÇOĞALTMA YÖNTEMLERİ

MEYVECİLİKTE ÇOĞALTMA YÖNTEMLERİ- Ahmet ÖZDEMİR
Meyve ağaçlarında kullanılan çoğaltma yöntemleri
1-Generatif (eşeyli) çoğaltma; buna tohumla çoğaltma da denir.
2-Vegetatif (eşeysiz) çoğaltma; eşeysiz çoğaltma kök, sürgün, yaprak ve hücre gibi vegetatif bitki kısımlarıyla yapılmaktadır.
TOHUMLA ÇOĞALTMA
          Tohum, iki ayrı bireyde veya aynı bireyin farklı organlarında oluşan (çiçek) erkek ve dişi gametlerin birleşerek döllenmiş yumurtayı (zigot) oluşturması ile meydana gelen ve ait olduğu bitkinin yeni bir bitki oluşturabilecek en küçük parçasıdır.
          Meyvecilikte, tohumla çoğaltım genelde anaç elde etmek ve ıslah çalışmalarına materyal olarak  kullanılır. 
Tohumlarda aranılacak özellikler
·         Tohumluk olarak kullanılacak çekirdeklerin taze,
·         Dolgun,
·         Ağır,
·         Parlak renkli
·         Embriyolarını iyi teşekkül etmiş olmaları
·         Küfsüz, böcekler tarafından zarar verilmemiş olması gerekir.
Tohumların saklanması
·         Sıcaklık 4-5oC geçmemelidir.
·         Havadar olmalıdır.
·         Küf yapmamalıdır.
·         Karanlık olmalıdır.
·         Hava nemi % 50-60 olmalıdır.
Tohumların katlanması
Tohumların embriyolarında olgunluğu sağlamak ve çimlenmelerini kolaylaştırmak için nemlendirilmiş kum içerisinde saklanmalarına ‘katlama’ denir.
Katlama şekilleri:
·         Sandık içerisinde katlama
·         Dışarıda beton yastıklarda katlama
·         Dışarıda toprak yüzünde katlama
Tohumların ekilmesi
·         Toprağın ekime hazırlanması
·         Ekim zamanı
·         Ekimi
   a. Tohumun tavalara ekimi
   b.  Doğrudan doğruya aşı parsellerine  ekim
          Tohum tavalarında bakım işleri
          Çöğürlerin sökülmesi
VEGETATİF ÇOĞALTMA ŞEKİLLERİ
·         Aşıyla çoğaltma
·         Çelikle çoğaltma
·         Daldırma ile çoğaltma
·         Özelleşmiş veya değişikliğe uğramış gövde ve köklerle çoğaltma
·         Apomiktik çoğaltma
·         Doku kültürü ile çoğaltma
AŞI İLE ÇOĞALTMA
Aşı ile çoğaltma; istenen çeşitten bir gözün veya kalem denilen bir dal parçasının, anaç denilen diğer bir bitki üzerine yerleştirilip tutturulmasına denir.
Aşı Şekilleri
GÖZ AŞILARI: Yapıldıkları zamana göre biri DURGUN diğeri SÜRGÜN AŞI olmak üzere ikiye ayrılır. Göz aşıları, aşıya erken başladığından fidanlar daha erken satışa gelir ve daha erken meyveye yatar. Her anaca bir tek göz takıldığından az kalem kullanılır.
Kalem Aşıları
Kalem aşıları genellikle, fidanlıklarda göz aşısı yapılmayacak kadar kalınlaşmış anaçların, yaşlı yabani meyve ağaçlarının ve bahçelerde iyi meyve vermeyen kültür çeşitlerinin standart pazar çeşitleri ile aşılanmalarında kullanılır. Göz aşılarında olduğu gibi bir tek göz kullanılmayıp üzerinde birkaç göz bulunan dal parçası yani kalem kullanılır. Kalem aşıları ilkbaharda yapılır.
En çok kullanılan kalem aşıları
·         Kakma Aşı
·         Çoban Aşısı
·         İngiliz aşısı
·         Yarma aşı
grafting
YARMA AŞI
DİLCİKLİ İNGİLİZ KALEM AŞISI
KABUK AŞI
ÇELİKLE ÇOĞALTMA
Yeni bir bitki elde etmek amacıyla bitkilerin gövde, dal, kök ve yapraklarından kesilerek hazırlanan parçalara ‘çelik’ adı verilir. Böyle beden parçalarıyla yapılan eşeysiz çoğaltmaya da ‘çelikle çoğaltma’ denir.
Meyvelerin Çoğaltılmasında Kullanılan Çelik Tipleri
·         Dal Çelikleri
·         Yaprak Çelikleri
·         Yapraklı Göz Çelikleri
·         Kök Çelikleri
Yaprak Göz Çeliği
Yaprak Çeliği
Çeliklerde Köklenmeyi Etkileyen Dışsal Faktörler
·         Köklenme Ortamı
·         Sıcaklık
·         Nem
·         Işık
Çeliklerde Köklenmeyi Uyarıcı Özellikler ve Uygulamalar
·         Çelik Üzerinde Tomurcuk ve Yaprakların Varlığı
·         Polarite
·         Yaralama
·         Büyüme Düzenleyici Maddeler
DALDIRMA İLE ÇOĞALTMA
Bir dalın ana bitkiden ayrılmadan köklendirilmesine ‘daldırma’ denilmektedir. Daldırma, doğal olarak bu yolla çoğalan siyah ahududularda yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca fındık, asma (filokserasız alanlarda), incir ve ayva ile çelikle çoğaltılmaları zor olan vegetatif elma anaçlarının çoğaltılmasında kullanım alanı bulmaktadır.
Daldırma Tipleri
·         Basit (adi) daldırma
·         Uç daldırılması
·         Hendek daldırılması
·         Hava daldırması
·         Tepe daldırması
·         Stool Bed Layering
8701fig1trench layering
g06970art04
ÖZELLEŞMİŞ VEYA DEĞİŞİKLİĞE UĞRAMIŞ GÖVDE VE KÖKLERLE ÇOĞALTMA
·         Kollar
·         Yavrular
·         Rizomlar
·         Kök sürgünleri
APOMİKTİK TOHUM KULLANARAK ÇOĞALTMA
Apomiksiz’ döllenme olmadan diploid hücrelerden doğrudan tohum meydana gelmesidir. En önemli örneği turunçgillerdeki nüseller embriyolardır. Elma ve mangoda da apomiktik tohum oluşumu saptanmıştır. Bu türler kısmen apomiksize yatkındırlar. Çünkü tohumda apomiksiz yoluyla oluşan embriyoların yanı sıra, döllenme sonucu oluşan embriyolar da bulunmaktadır .
Nucellar Embriyo                                     Turunçgillerde Nucellar Poliembriyo
04c     37b
DOKU KÜLTÜRÜ İLE ÇOĞALTMA
Steril şartlarda yapay besin ortamında, bütün bir bitki, hücre, doku, veya organ gibi bitki kısımlarından yeni doku, bitki veya bitkisel ürünlerin üretilmesidir.
Doku kültürü ile çoğaltmada dört aşama izlenmektedir
·         Hazırlık aşaması
·         Sürgün aşaması
·         Köklendirme
·         Toprağa şaşırtma
Doku Kültürü ve Totipotensi
Doku Kültürünün Avantajları
          Zor köklenen bitkilerin çoğaltılması
          Çoğaltma katsayısının yüksekliği
          Bitki karantinasında kolaylık
          Virüssüz bitki eldesi


23 Ağustos 2016 Salı

ANIZ YAKILMASI ÇUKUROVAYI YAŞANAMAZ DURMA GETİRDİ.
ÇİFTÇİ TOPRAĞINI VE GELECEĞİNİ YAKIYOR

       Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ
Çukurova Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü,  Adana ,
E-posta : iortas@cu.edu.tr
Anız yakılması her yönü ile insan ve diğer canlıların sağlığı, toprak kalitesi, çiftçi geliri, iklim değişimleri yönünde son derece zararlı olmaya başladı. Artık bu işe bir son vermek gerekir. Yasakla değil bilinçle bu sorunu çözmemiz gerekir.

   İkinci ürün yetiştiriciliği ile Haziran ayının ilk haftasında buğday hasadıyla birlikte tüm Çukurova’yı kara bulutlar kaplıyor. Çiftçilerimiz bir şekilde buğday hasadından sonra ortamdaki tüm anızı yakarak kendince tarlasını ekime hazır hale getirmeye çalışıyor. Havanın sıcaklığı ve % 70-80’lerdeki nemle kentin üzerine karabasan gibi çöken bu durum yaklaşık 10-12 gün sürüyor. Aynı durum birinci ve ikinci ürün mısır hasattı sonrası da başlamaktadır. Ağustos ayının son haftasında yeni ve daha da kötüsü birinci ürün Mısır hasadı ve beraberinde anızın yakılması. Bu süreç de eğer birinci ürünse yani mısır ilkbaharda ekilmişse Ağustos’ta, ikinci, ürün mısırsa Ekim ayında yeniden anız yakımı oluşmaktadır. Son yıllarda bu ikinci ürün yetiştiriciliği ve çiftçilerimiz tembelliği nedeniyle Çukurovalılar bu kâbusu sürekli yaşıyorlar. Çarpık kentleşmenin de etkisiyle ovadan Toroslara doğru savrulan yanmış anız atıkları parçacıklar halinde evlerin balkonuna, teraslara, hatta evlerin içine kadar nüfuz etmektedir. Özellikle mısır anızı parçacıkları daha iri olması nedeniyle daha ciddi çevresel ve sağlık sorunları yaratıyor. Boğucu, genzimizi yakan bir hava ve çevre kirliliğinin yanı sıra asıl trajedi TOPRAKLARIMIZDA yaşanıyor. Çünkü tarlanın sürülmesi kolaylaşsın diye anızın yakılması süresince toprak katmanının en verimli ve canlı kısmı olan ilk 20 santimetrelik üst kısmı ki burada çoğunlukla bitki kökleri ve organik madde bulunuyor bu katman yanarak toprağın verimsizleşmesi sağlanmaktadır. Özellikle bitki gelişiminin önemli kısmı bu katmanda sağlanmakta olup tüm dünyada tarım yapılabilen toprakların yalnızca %10’lik bölümü 1.SINIF TARIM ARAZİSİ kategorisinde değerlendirilebilmekte ve verimli tarım topraklarının yakılması ile bir bütün olarak insanlığın gıda kaynağı yakılmış olmaktadır.
Çiftçiler anız yangını ile yalnızca topraklarının işlenmesini kolaylaştırmaktadır, aynı zamanda çevreye ve toplum sağlığına ciddi zararlar vermektedirler. Anız yangını ile oluşan alevler yer yer kuru bitki atıklarının miktarına bağlı olarak alevler bazen metreleri bulmaktadır. Oluşan ve hızla yayılan alevler bazen anız yakılan alanın çevresindeki sebze ve meyve bahçelerine ciddi zararlar vermektedirler. Özellikle meyve ağaçlarının söz konusu yangınlardan etkilenmesi sonucu ağaçlar canlılıklarını ya tamamen yâda kısmen kaybedebilmektedir. Canlılıklarını kaybeden meyve ağaçlarının canlılıklarına tekrar kavuşması için 3-5 yıl gibi uzun bir sürenin geçmesi gerekir. Çiftçinin yılda bir defa ürün aldığı ve bütün gelirinin bu ürüne bağlı olduğu dikkate alınırsa 3-5 yıl gibi bir sürede çiftçinin ürün alamaması ve gelirsiz kalması çiftçinin zarar etmesi ve iflas etmesi anlamına gelir.
          Bu denli önemli konuyu birkaç açıdan irdelemek gerekir. Çukurova'da buğday ve mısır hasadı sonrasında toprakta kalan anızların (toprak üstü sap-saman ve toprak altı kök) yakılması toprağın verimini düşürdüğü gibi çevreyi kirletmekte, iklim değişimlerine neden olan karbondioksiti atmosfere salmakta ve toplum sağlığına da olumsuz etkide bulunmaktadır. Anız yakılması olayı bizim çiftçimizin gündemine ikinci ürün yetiştiriciliği ile girmiştir. Çiftçi ikinci ürünü ekebilmek için buğday hasadı sonrası hızla topraklarını işlemek ve tohum yatağını hazırlamak istemektedir. Hasat sorası gerek yüzeyde kalan bitki atıkları ve gerekse bitki köklerinin yarattığı sertleşmiş toprak yapıları (kesekler) toprak işlemesini kısmen sınırlamaktadır. Toprak işleme makinelerinin zorlanması ve/ya daha fazla yakıt tüketimi çiftçiyi kısa yolda anız yakmaya teşvik edebiliyor. Çiftçinin tembelliği veya anlık olarak kısa yola teşebbüs etmesinin sonucu farkına varmadan doğa ve insan yaşamına çok ciddi bir zarar vermektedir. Doğanın en büyük yaşayan canlı organı ve insanlığın gıda kaynağı, yaşamın güvencesi toprak eşsiz bir kapasiteye sahiptir. Toprağın gıdası ise anız ve diğer organik kaynaklı atıklardır. Anız ve diğer organik bileşenlerin (canlı cansız organik unsurlar) yakılması ile toprak gıdasız bırakılmakta ve verimsizleştirmektedir. Çiftçimizin farkına varmadan yaktığı anızın verdiği zarar bu bağlamda maddi olarak hesaplanamayacak denli büyüktür.
Buğday ve mısır anızlarını yakmayarak yalnız toprak organik maddesi değil ayrıca tarımsal zararlı böcekleri yiyen, yumurtalarına zarar veren ve onları hastalandıran doğal biyolojik mücadele ajanları da yok edilmektedir. Bu bağlamda doğal koruma mekanizmalarının önemi dikkate alınmalı ve korunmalıdır.

Çukurova’da Yanan Anız Dumanı Ve Külleri Toplum Sağlığını Tehdit Ediyor

Uzun zamandır özellikle ikinci ürün mısır ekimi ile birlikte artan anız yakılması konusunda yapılan bütün uyarı ve cezai uygulamalara rağmen çiftçi anız yakmaya devam ediyor. Kısmen “Başakçı” olarak anılan hasat sonrası ortamda kalan mısırı toplamaya çalışanlarca da yangın çıkarılsa da çoğunluğu bilinçli olarak yakıyor anızını. Verilen 42 TL’lik ceza ise gerektiğinde ödenerek anız yakmaya devam ediyor. Son bir kaç gündür Çukurova Bölgesi'nde çiftçilerin tarlalarındaki anızlarını yakması ile Adana kentinin üzerini kaplayan sis ve duman nefes almasını güçleştiriyor. Bütün bir kent sis duman ve mısır bitkisinin yanan küllerine teslim olmuş durumda. Evler ve ofislerin içi duman ve külden dolayı yaşanamaz durma gelmiştir. Hele bir de Ağustos ayının sıcaklığı ve havadaki yüksek bağıl nemden dolayı tamamen nefes alınamaz durma gelmiş durumda.
Adana’da basına yansıyan görüntülerde de görüleceği gibi her tarafta dumanlar tütüyor. Mısır bitkisinin derin kök yapısı nedeniyle yangın toprak altında birkaç gün devam ettiği için duman ve külün etkisi uzun süre hissedilmektedir.

Türkiye Toprakları Organik Madde Yönünden Fakirdir
Türkiye'nin tarım arazilerindeki organik madde içeriği, iklimin etkisi ve ağır toprak işleme aletleri kullanılması, anız yakılması ve diğer tarım-toprak tekniklerinin olumsuz sonucu olarak yaklaşık yüzde 1,5’e kadar gerilediği ve önemli oranında fakir toprak sınıfına girmiştir. Türkiye topraklarının % 75’i kadarının organik maddece yetersizlik sınıfında olduğu artık dünya ölçeğinde bilinmektedir. Günümüzde toprakların organik karbon miktarı bir zenginlik ölçeği olarak kabul edildiğine göre bunun anlamı Türkiye toprakları organik maddece fakir bir ülkedir.
Anız yakımı sırasında toprağın doğal işleyicileri böcek, larva, solucan ve sürüngenler öldüğü için sistem bozuluyor. Anız ve sapların yakılması ile ortaya çıkan karbon miktarı artıyor, topraktaki karbon ve azot dengesi bozuluyor. Bu durmada ciddi anlamda iklim değişimlerine neden olan faktör olarak gösterilmektedir.

Anız Yakmak Ekonomik Ve Ekolojik Yönden Çok Ciddi Zararlar Vermektedir
Anız yakmanın ekonomik ve ekolojik anlamda da zarar verdiğini bilimsel araştırmalar ile biliyoruz.
Tarım arazilerinde anız yakılmasıyla oluşan yüksek ısının topraktaki organik bileşiklerin topraktan uzaklaşması ile toprak ve buna bağlı olarak ürün kalitesinde düşüşlere neden olduğu artık biliniyor. Toprağın bitkiyi besleyen ve toprak için verimli olan organik atıklarının yakılması sonucu ortaya çıkan yüksek ısı nedeniyle aynı zamanda mikro organizmalar da yok olmakta ve bunun sonucunda toprağın kalitesinde düşüşler yaşanmaktadır. Bunun sonucu çiftçiler daha fazla gübre kullanmak zorunda kalmaktadırlar. Gübre kullanımının artışıyla birlikte çiftçilerin ekonomik anlamda giderlerinin daha da arttığı rahatlıkla hesaplanabiliyor. Gübre kullanımının artışı aynı zamanda kimyasal olarak ürünler üzerinde olumsuz etki bırakmaktadır. Kimyasal gübre talebinin yıldan yıla artmakta olduğunu ve buna bağlı olarak da kimyasal gübre ve ilaç kullanımının ürün kalitesini olumsuz yönde etkilediği de bilimsel veriler ile belirlenmektedir.
Bugün iklim değişimine neden olan atmosferdeki karbondioksitin yer yüzeyinde tutulduğu en büyük organ topraktır. Anız yakımı ile atmosfere daha çok karbondioksit salınarak küresel iklim değişimi tetiklenmiş olmaktadır. Anız yakılması sonucu oluşan iklim değişimleri bize sonradan, aşırı yağışlar, seller, fırtınalar, susuzluk, aşırı ısınmalar, mevsimsel sarkmalar, gıdaların kalitesinin bozulması, hastalık ve zararlılar ve toplum sağlığının bozulması olarak dönmektedir. Mısır anızının ve topraktaki biokütlesinin daha fazla olması nedeniyle uzun süre toprak altında yangının devam ettiğini ve günlerce mızır anızı yangının etkisinin sürdüğü bunun sonucu olarak kentlerde yaşayanlar başta yaşlılar ve çocuklar olmak üzere sağlık sorunları da yaşamaktadırlar.

Bu nedenle kendi ellerimizle yakarak öldürdüğümüz topraklarımızın korunması için ne yapabiliriz? Ne yapılmalıyız?
Peki, bu denli zarar veren anız yakılması olayının önüne geçilebilmesi için neler önerirsiniz?
Konu dünya ölçeğinde özellikle Akdeniz iklim kuşağında bilinen bir konu ve bilimsel olarak araştırmalarda yapıldı.
Öncelikle DEVLETİN YAPACAKLARI, ÇİFTÇİNİN YAPACAKLARI VE DE BİZ BİLİM KURLUŞLARI VE ÇİFTÇİ BİRLİKLERİNİN YAPACAKARI olduğunu belirtelim.

1. Devlet Çiftçiye Mazot ve Ekipman Desteği Sağlamalı
Anız yakılmasını önlemek adına çiftçilerin “yasaklar yerine” devlet tarafından uygulanması planlanan teşvikler ve çiftçilere konunun ciddiyetine ilişkin anlatımların yapılması daha ikna edici olacaktır. Topraktaki anızları karıştırıcı ekipmanlar açısından çiftçiye kredi desteklerinin verilmesi önemlidir. Çiftçiler için toprak işlemede karşılaştığı en ciddi sorunların başında petrol gideri geliyor. Kullanılan mazotun pahalı olması çiftçiyi kolay yoldan anız yakmaya yönelttiği için çiftçilere ucuz mazot desteğinin yapılması gerek. Çiftçinin anızı yakmasına gerekçe olarak gösterdiği mazotun pahalılığının mutlaka fiyat indirimi veya KDV azaltılması (%1) ile giderilmesi gerekir. Çiftçinin ek giderinin karşılanmasının tarımımız ve ekolojimiz için büyük yararı olacaktır. İklim değişimi dikkate alınırsa mutlaka ciddiye alınması gereken bir durum olduğunu rahatlıkla belirtebiliriz.
2. Toprak İşleme Yöntemimizi Değiştirelim
Buğday hasadı yapıldıktan sonra toprak nemini koruyorken zaman kaybetmeden toprağın sürülmesi işlemi daha kolay olabilir. Eğer doğrudan büyük sürüm yapılmayacaksa yüzeyde kalan anızların sapların toprağa karıştırılarak toprakla bütünleşmesi sağlanabilir.
3. Çiftçi İle İletişim ve Eğitim Önemli
Çiftçilerin buğday ve mısır anızı yakmak yerine değişik tekniklerle anızları toplayıp samana dönüştürmelerinin buğday ve mısır geliri kadar ek gelir sağlayabilirler. Ayrıca hasattan sonra anızların geliştirilen ekipmanlar yardımıyla parçalanarak toprağa karıştırılması en doğru ve kullanılabilir bir yöntem olduğunu önerebiliriz. Anız yakılmasıyla biz topraklarımızı farkına varmadan elden çıkarmış oluyoruz. Anız yakma işlemiyle her ekimde bir önceki ekimden daha fazla gübre kullanmak zorunda kalıyoruz. Topraklarımızın kalitesi ve verimi düşüyor. ‘’ Anız yakmak değil anızı toprakta tutmamız gerek” anlayışı ile bilinçli bir çiftçiliği önerebiliriz. Anız yakılması işleminin bizim gibi gelişmekte olan ülkeler dışında çok yaşandığını sanmıyorum. Bilinçli çiftçinin toprağını koruduğunu ve toprak kalitesinin uzun soluklu çıkarını düşündüğünü, ancak ülkemizde çiftçilerimiz basit bir maliyet hesabı ile topraklarını ve doğalarını fakirleştiriyor. Anız yakılması ve bunun doğa ve insan üzerindeki olumsuz etkileri çok ciddi boyutta gelişiyor. İlgili kamu kuruluşları ile araştırma birimlerinin birlikte- bütünsellikle bir yaklaşımla topraklarımızı ve iklimimizi korumamız konusunda çalışması gerekir. Konunun uygun dille ve teknikle anlatılması ile sorunun çözüleceğine inancım tamdır.

Cezalar Arttırılmalı Ancak Çiftçi Desteklenmeli Ve de Eğitilmeli
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın yayınladığı tebliğe göre, anız yakanlara dekar başına bu yıl 38 lira idari para cezası uygulanıyor. Anızların orman ve sulak alanlara bitişik yerler ile yerleşim alanlarda yakılması halinde bu ceza 5 kat artırılıyor.

Sorun Ceza ile değil Önlem ve Teşvik İle Çözümlenmelidir
"Bu uygulamayla birlikte atmosfer, toprak ve su kirleniyor. Yakılan anızın küresel ısınma üzerinde ciddi etkisi bulunuyor. Yakım nedeniyle çok yüksek oranda karbondioksit atmosfere salınıyor. Bu felaketin önüne geçilmesi için anız yakımı yasağının tam olarak uygulanması gerek. Üreticilere, anız yakmanın yasak olduğu kesin bir dille anlatılmalı, yakılan anızlardan tarla sahibi sorumlu tutulmalı. Cezalar ağırlaştırılmalı. Böylece anız yangınlarına çare bulunabilir. Ayrıca üreticilerimizin toprağı yakmaması için önemli bir eğitim gayreti gösterilmeli. Teşvikler artırılmalıdır.

Sonuç Olarak;
Toprağın yerinde ve verimliğinin korunması kesinlikle anız yakma alışkanlığının bırakılmasına bağlıdır. Sürdürülebilir bir tarımsal üretim için mutlaka anız yakılması yasaklanmalı bunun için çiftçi ile elbirliği içinde onların talepleri giderilmeli. Caydırıcı önelimler mutlaka alınmalı.
Üreticiler ve ilgililerin hasat sırasında biçerdöver operatörlerince olabildiğince tablanın alçaktan (10–15 cm) tutularak hasattın yapılması istenmeli ve teşvik edilmeli. Toprak işleme tav kaybolmadan (gölge tavında) veya sonbahar yağışlarından sonra mümkünse toprağın durumuna öre ayarlı uygun bir soklu pullukla veya diğer uygun toprak işleme aletleri ile anız toprağın altına karıştırmalıdırlar.

14 Ağustos 2016 Pazar

ARMUT KAPLANI

Stephanitis pyri


              1.TANIMI VE YAŞAYIŞI
              Erginleri 3-4 mm uzunlukta, 2 mm genişlikte olup vücudu yassı ve geniş, çok süslü bir böcektir.Üstten bakıldığında saydam olan ön kanatları arı peteği gibi desenlidir. Uçları ve orta kısmı duman renginde gölgedir.Göğüs ve karın kahverengi –siyah, bacakları koyu sarı renklidir.Petek gözleri iyi gelişmiştir. Pronotum yüksekçe ve öne doğru uzanmış başı örter durumdadır.Yumurtaları parlak siyah renkli ve 2 mm uzunluktadır.Nimfler erginden farklı görünüşte, renkleri siyah ve karnın iki yanında 12 adet çıkıntı bulunmaktadır.
              Kışı ergin halde ağaç kabukları altında, taşlar arasındaki oyuklar içinde ve kurumuş yapraklar arasında geçirirler.Nisan ayından itibaren kışlaklarını terk edip meyve ağaçlarına geçerek 9-10 gün yaprakların özsuyu ile beslenirler ve çiftleşirler.Mayıs ayı başından itibaren dişiler yumurtalarını teker teker yaprağın alt epidermisine,doku içine koyarlar ve üzerini zift gibi yapışkan bir sıvı ile örterler.Yumurtaların sadece tepeleri görülür.Bir dişi 21-127 kadar yumurta bırakır.Yumurta sayısı kışlayan döllerde 21-63; birinci dölün dişilerinde 103-127 kadardır.Bırakılan yumurtalar 20-25 gün sonra yaklaşık haziran ayı başından itibaren açılmaya başlar.Çıkan nimfler önceleri siyahtır,  gömlek değiştirdikçe renkleri açılır.Ergin oluncaya dek 5 gömlek değiştirir ve ortalama 22 günde ergin olurlar.Yılda ortalama 2-3 döl verirler.Ekim ayından sonra kışlağa çekilmeye başlarlar.

              2.ZARAR ŞEKLİ, EKONOMİK ÖNEMİ VE YAYILIŞI  
              Zararlı yaprakların özsuyunu emerek, yapraktaki klorofili yok eder, sarımsı beyaz lekelerin meydana gelmesine neden olurlar.Yaprağın alt yüzünde küçük damlacıklar halinde biriken pislikleri ve salgıladıkları tatlımsı maddeler yaprağın solunum yapmasını engeller ve yapraklarda yanıkların meydana gelmesine sebep olur.Yoğunluğun yüksek olduğu durumlarda ağaçlar iyi gelişemez, sürgünler tam olgunlaşamaz, meyveler küçük ve kalitesiz olur.
              Dünyada geniş bir yayılma alanına sahiptir.Ege, Marmara, Karadeniz, Doğu, Güney Doğu ve Orta Anadolu bölgelerinde yaygın bulunmaktadır.

              3.KONUKÇULARI
              Polifag bir zararlıdır.Birinci derecede elma, armut, ayva zararlısıdır.Ayrıca kiraz, vişne, şeftali, kayısı, erik, ceviz, kestane, muşmula, fındık, frenk üzümü, kavak, söğüt, karaağaç, süs bitkileri ve çınar ağaçlarında da zarar yaparlar.

              4.DOĞAL DÜŞMANLARI VE ETKİNLİKLERİ
              Armut kaplanının doğal düşmanları saptanmamıştır.

              5.MÜCADELESİ
              5.1.Kimyasal Mücadele
               İlaçlama Zamanının Tesbiti
              Zararlının yoğunluğunu saptamak için nisan ayından itibaren bahçenin çeşitli yerlerinde bulunan 10 ağaçta sayım yapılır.Ağacın dört yönünden bir dal ve her daldan üçer yaprak toplanır.Yapılan sayımda yaprak başına ortalama 0,5-1 adet ergin düşerse mücadeleye karar verilir.İkinci ilaçlamaya karar vermek için ise haziran ayında yukarıdaki yolla ergin ve nimf sayılır.Bir yaprağa 2-4 adet ergin ve nimf düşerse ikinci ilaçlama yapmak zorunludur.
              İlk ilaçlama nisan ayında erginlarin kışlaklarından çıkıp yapraklara geçtiği, fakat henüz yumurta bırakmadığı dönemde yapılır.İkinci ilaçlama yumurtaların çoğunlukla açıldığı yani birinci döl nimflerinin yoğun olduğu zamanda, haziran ayında, gerekirse üçüncü ilaçlama temmuz ayı sonu veya ağustos ayının ilk haftasında yapılır.
              Ancak elma ağ kurdu ve elma iç kurdu mücadeleleri  yapılıyorsa,ayrıca armut kaplanına karşı ilaçlama gerekmeyebilir.